JetBlue: “Yüzünüz, Uçağa Biniş Kartınız!”

ABD’nin dinamik havayolu şirketi JetBlue, yolcuların uçağa biniş (boarding) sürecinde “yüz tanıma” teknolojisini kullanmaya başladı.

Şirket tarafından yaklaşık bir senedir denemeleri devam eden yüz tanıma sistemi ilk olarak, New York JFK Havalimanı’nda hizmete girdi.

Yeni teknoloji sayesinde hem yolcuların kuyruklarda bekleme süresi azaltılarak seyahat konforu artırılacak, hem de havalimanlarındaki güvenlik iyileştirilmiş olacak.

JetBlue böylece, dış hat uçuşlarında yolcuların uçağa biniş sürecini biyometrik tabanlı bir teknoloji ile kendi kendilerine gerçekleştirmelerine imkân veren ilk Amerikalı havayolu ünvanını kazandı.

JetBlue bu projede ABD Gümrük ve Sınır Koruma Kurumu (Customs and Border Protection – CBP) ve SITA ile çalıştı.

JFK’deki Terminal 5’te şimdilik belli bazı biniş kapılarına yerleştirilen özel tasarımlı kameralar, yolcuların yüz fotoğraflarını çekiyor ve bunu ilgili devlet kurumunun veritabanına göndererek teyit ediyor.

Sistemin otomatik bir biçimde yaptığı eşleştirmenin ardından herhangi bir sorun olmaması halinde yolcunun uçağa geçişine izin veriliyor.

Proje çerçevesinde New York JFK’in yanı sıra Boston Logan ve Fort Lauderdale-Hollywood (FLL) havalimanlarında deneme çalışmaları yapılmış ve başarıya ulaşılmıştı.

Söz konusu deneme süreci boyunca 50.000’den fazla yolcu, 500’den fazla uçuşta biyometrik boarding uygulamasını kullanmıştı.

JetBlue’nun yolcu deneyiminden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Ian Deason yaptığı açıklamada, uçağa biniş noktasının inovasyona ihtiyaç duyulan bir aşama olduğunu ve biyometrik tabanlı uygulamaların, havayolu seyahatinin geleceğini değiştireceğini hissettiklerini belirtti.

Self-Service Uygulamaları Yaygınlaşacak

ABD’deki büyük havalimanlarına yolu düşenler, özellikle check-in aşamasındaki self-service uygulamalarının ne denli yaygın olduğunu görmüşlerdir.

Self-check-in, self-bag tag, self-bag drop gibi check-in ve bagaj teslim uygulamaları, ABD geneline yayılmış ve yolcular tarafından özümsenmiş durumda.

JetBlue, yüz tanıma teknolojisine dayanan boarding uygulamasıyla birlikte aslında bir bakıma, yolcuların havalimanındaki işlemlerini tamamen kendi başlarına yapmalarının yönünde son derece önemli bir adım atmış oldu.

Şirket, yüz tanıma teknolojisinin kullanımını New York JFK’in yanı sıra Boston ve Fort Lauderdale havalimanlarından icra ettiği dış hat uçuşlarında hızla yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Bunun yanı sıra, 2019 yılının başından itibaren, yine New York JFK Havalimanı’nda, biyometrik özellikli bir bagaj teslim noktasının (bag drop) deneme çalışmaları başlayacak.

JetBlue ayrıca, Ronald Reagan Washington National Havalimanı’ndan (DCA), Bahamalar’daki Nassau’ya yapılacak seferlerde biyometrik boarding hizmetini kullanmak amacıyla, Metropolitan Washington Airports adlı havalimanı işletmesiyle bir işbirliği anlaşması imzaladı.

Havalimanı Kapasiteleri, Yeni Teknolojiler ile Artacak

Yeni teknolojilerin kullanıldığı projelerle, havalimanlarında sık sık karşılaştığımız yavaş ilerleyen kuyruklara ve bunun sonucunda doğan yığılmalara çözüm üretilmesi hedefleniyor.

Zira gerek IATA ve gerekse ACI tarafından yapılan hesaplamalarda, önümüzdeki 15 yıl içerisinde, havayolu ile seyahat eden yolcu sayısının şimdikine göre iki katına çıkacağını gösteriyor.

Yolcu sayısında beklenen bu artışın, havalimanlarındaki mevcut altyapı ile karşılanması mümkün değil.

Önümüzdeki yıllarda özellikle check-in ve güvenlik kontrolü süreçlerinin hızlandırılmasına ilişkin radikal değişiklikler yapılacağını tahmin ediyoruz.

Singapur Changi Havalimanı – Terminal 4

2017 yılının Ekim ayında hizmete giren Singapur Changi Havalimanı Terminal 4 binası, bu yönde atılacak ilk adım olmuş; yolcular terminale girişten uçağa binişe kadar olan aşamaların tamamını biyometrik tabanlı self-service sistemleriyle tamamlama imkânına kavuşmuştu.

Çok kısa vadeli bir gelecekte, havalimanı terminallerindeki check-in bölgelerinin dönüşerek, birer “bagaj teslim noktası” haline geleceğini düşünüyoruz.

Biyometrik tabanlı teknolojiler dünya genelinde hızla yaygınlaşacak.

Bu sayede yolcular, havalimanı terminallerinin “kara tarafında” yer alan check-in alanlarında çok daha az süre geçirecek ve hızlı bir biçimde “hava tarafına” geçerek, daha az stresli ve daha konforlu bir seyahat imkânına kavuşacak.