Kitap Notları: II. Dünya Savaşı’nda Ankara’da Polonyalı Havacılar

Polonya’nın Ankara Büyükelçiliği tarafından hazırlanan ve Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde yayınlanan II. Dünya Savaşı’nda Ankara’da Polonyalı Havacılar/Polish Aviators in Ankara During WW2 adlı eser, oldukça nadir ve maalesef zor bulunan 2015 tarihli kıymetli bir kitap.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Almanya’daki Hitler rejiminden kaçarak gelen ve Türkiye’de modern üniversite sisteminin kuruluşuna büyük katkı sağlayan sürgün akademisyenler gibi, Alman işgaline uğrayan Polonya’yı terk ederek önce Fransa ve İngiltere daha sonra da Türkiye’de bir araya gelerek Türk Hava Kurumu’nun Etimesgut fabrikasında önemli görevler üstlenen Polonyalılar olduğunu duymuştum.

Ancak İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan dönem filmlerine taş çıkaracak bir hikayeye sahip olduklarından kitabı okuyana değin maalesef bihaberdim.

Savaş boyunca havacılık teknolojisini yenilemek isteyen Türkiye bunun için girişimlere başlamış ancak bundan umduğunu bulamamıştır.

Bunun için ilkin “mektep tayyaresi” almak için İngiltere’ye başvurulmuş, ancak İngiliz havacılık sanayi içinde olduğu savaşa bütünüyle odaklanmış olduğundan, Türkiye’nin bu talebini karşılayamamıştır.

Bunun üzerine alternatif bir çözüm sunan İngiltere, İngiliz Miles M.14A uçaklarının lisansı Türkiye’ye vermeyi ve bu uçakların Türkiye’de üretimini- Nazi Almanya’sı ile Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmiş yurtlarından kaçıp tüm dünyaya, başta da Büyük Britanya’ya saçılmış- Polonyalı havacılarin yapmasını uygun bulmuştur.

Planın uygulama kısmını ise Londra’da sürgünde bulunan Polonya Hükümeti üstlenmiştir.

Buna göre; “Polonyalı mütehassıslar tarafından adı Türk Hava Kurumu Tayyare Fabrikası olacak bir uçak fabrikası tesis edilecekti. Üretim kabiliyeti yıllık 120 eğitim uçağı ile yeter sayıda uçak motoru olacaktı. Uçakların, planörlerin ve kurumun okullarında kullanılan motorların genel bakımları burada yapılacaktı. Fabrikada hafif uçaklar ve planörler projelendirecek bir etüt bürosu kurulacaktı. Fabrikanın müdürü Müh. Jerzy Wędrychowski, müdür yardımcısı diplomalı Türk mühendis Selahattin Beler, idari müdür Müh. Zbigniew Arnd, genel sekreter de Jerzy Osiński olmuşlardı.”(s.116).

İşte, eser söz konusu isimlerin beraberindeki diğer Polonyalı havacılarla birlikte İkinci Dünya Savaşı döneminde Ankara’daki THK Etimesgut fabrikasındaki faaliyetlerini nadir rastlanan görseller ve arşiv belgeleriyle harmanlayarak sunuyor.

O dönem görev yapan Polonyalı havacılardan Dr. Andrzej Glass’ın özel arşivinde alınan görsellerle zenginleşen eser, Polonya Büyükelçisi Mieczysław Cienuch’un önsözünü takiben Mehmet Arif Demirer’in Türkçe Yayınlarda Ankara’da Polonyalı Havacılar, Andrzej Glass’ın Türkiye’de Türk Hava Kurumu Polonya Tasarımları ve son olarak Osman Fırat Baş’ın Polonyalı Havacılar ve Türk Hava Kurumu başlıklı yazılarından oluşuyor.

Mehmet Arif Demirer’in Türkçe Yayınlarda Ankara’da Polonyalı Havacılar adlı hayli eleştirel bölümü, özellikle kitabın basıldığı tarih olan 2015 yılına değin var olan havacılık tarihi birikimini Polonyalı havacılar özelinde kritik ediyor.

Cumhuriyet arşivinde yer alan birçok orijinal arşiv belgesinin yanı sıra Demirer’in kendi şahsi arşivinden belgelerin de yer aldığı bölümde, Türk havacılık tarihi yazımındaki birikimler bağlamında Polonyalı havacıların nasıl ve bir ölçüde neden ihmal edildiğinin ve görmezden gelindiğinin tek tek eleştirel bir dökümü sunulmaktadır.

Sadece bu hususta dahi yerli havacılık tarihi yazımı için önemli açılımlar sağlayabilecek bölümde ayrıca Polonyalı havacıların; (1) İşgal altındaki Fransa’dan Türkiye’ye gelebilmeleri için T.C. vatandaşlığına alınmaları, (2) Polonya’daki ailelerine yiyecek ve giyecek göndermeleri, (3) Yurt dışındaki borçlarının serbest döviz ile ödenmesi, (4) Polonya dışına kaçmış ailelerine para göndermeleri gibi detaylar belgeleriyle aktarılıyor.

Dönemi bizzat yaşamış olan Andrzej Glass’ın Türkiye’de Türk Hava Kurumu Polonya Tasarımları adlı bölümü ise zengin gözlemlere dayalı çıkarımlar ve tarihsel tanıklıklarla dolu.

Türk Hava Kurumu’ndaki faaliyetlerinin sonucunun pek de başarılı olamamasında kitabın diğer bölümlerinde de yer alan dönemin Milli Savunma Bakanlığı’nın hoşnutsuzluğu olduğunu vurgulayan Glass, Polonyalı havacıların Türkiye’ye nasıl geldiklerinden, kültür farklılıklarına ve dil sorununu nasıl aştıkları gibi birçok renkli detaya yer veriyor bölümünde. Farklı grupların Türkiye’ye nasıl geldiklerini ise şöyle anlatıyor:

“Polonyalıların Türkiye’ye gidiş yolu – savaşta görüldüğü üzere – türlü türlü olmuştur, Wedrychowski’nin Fransa’da devşirdiği mühendislerin – Andrzej Anczutin, Franciszek Janik, Zbigniew Arnd ve Jerzy Bełkowski’nin – maceraları özellikle ilginçtir. Fransa o tarihlerde Alman işgalindeydi, yani çıkışları mümkün değildi. Ama Wędrychowski bunun bir çaresini bulmuştu: Türk parlamentosunu dört yurtsuza Türk vatandaşlığı vermeye ikna etmişti. Parlamento gerekli kararnameyi kabul etmiş, bu sayede birer tarafsız ülke vatandaşı olarak yurtdışına çıkabilmişlerdi. Şark Ekspresi’yle Paris’ten İstanbul’a geliyorlardı. Ne var ki Anczutin’in parasının olmayışı bir sorundu, dolayısıyla başının çaresine başka türlü bakmaya karar verdi ve bütün yolu vagon bogeyinde gitti. Bir şekilde düşmemeyi başarmıştı – ki yol da 2 gün sürüyordu – ama gürültü yüzünden (özellikle de fren gürültüsünden) yaşamının sonuna dek işitme güçlüğü çekti. Buna karşılık İngiltere’den gelenler – Akdeniz’den geçemeyince yolu “azcık” uzatmak, Afrika etrafını dolanmak zorunda kalıp – gemide 2,5 ay geçirmek zorunda kalmışlardı.” (s.92).

Kültür farklılığı bahsinde yaşanan ve Glass’ın gözlemleri ise yine bir hayli ilginç.

Leh ve Türk kültürlerinin farklılığını bir müddet sonra fark eden Polonyalı havacı grubu bununla ilgili özellikle zaman mefhumuna Lehler kadar bağlı olmayan Türklerle çalışmaya intibak edebilmesi için belirli bir süre geçmesi gerekmiştir. Daha ilginç ve kültürel farklılığı vurgulayan bir örnek ise fabrikanın Leh yöneticileri tarafından işinde çok iyi olduğu ve iyi bir performans gösterdiği için maaşına zam yapılarak ödüllendirilen bir işçinin bu ödüllendirme üzerine işten ayrılmasıdır.

Bu duruma oldukça şaşıran Polonyalı havacılara nedenini sorduklarında; “daha yüksek maaşın ona gerekmediğini, babasıyla birlikte fabrikanın 10 km uzağında oturduğunu, evlerinin kendilerinin olduğunu, işe bisikletle geldiğini, dolayısıyla daha fazla paraya ihtiyacı olmadığını söylemiş. Bütün parayı harcadığında işe dönermiş.” (s.96) cevabını almışlar.

Osman Fırat Baş tarafından kaleme alınan ve kitabın son bölümü olan Polonyalı Havacılar ve Türk Hava Kurumu adlı bölümde, Polonyalı havacıların Türk Hava Kurumu Etimesgut fabrikasında yapmış oldukları uçak tasarımları yanında özellikle Türk sivil havacılık eğitimi tarihi bağlamında önemli bir yeri olan biri girişimin; İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir Tayyare Mühendisliği Şubesi kurulmasındaki rolleri ortaya konulmaktadır.

Buna göre, savaşın bitiminde Türkiye’den ayrılacak olan Polonyalıların fabrikayı ve çalışmaları emin ellere bırakma düşüncesinin etkili olduğu belirtilmektedir.

Kendisi de o dönem Türkiye’de bulunan havacılardan Leszek Dulęba’nın kitapta bu konuya ilişkin yer verilen anılarında bu konu; “1941 sonbaharında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde uçak inşaatı ihtisas dalı harekete geçirildi. İki haftada bir birkaç günlüğüne Ankara’dan İstanbul’a giden Müh. St. Rogalski ve Müh. J. Teisseyre tasarım ve uçak oluşturma derslerini, uçak motorları teorisi ve inşası dersini ise Müh. J. Bełkowski Fransızca olarak veriyorlardı. Havacılık tasarımları dayanıklılık ders notları Fransızca olarak Müh. F. Janik ve Müh. L. Dulęba tarafından yazıldı. Bunlar Türkçeye tercüme edilmişti ve dersler sıkı sıkıya bunlara göre teknik üniversitenin bir Türk hocası tarafından veriliyordu. Ders notlarının müellifi olan Polonyalılar sınavlarda asistanlık yapıyorlardı. Bu havacılık kursunun mezunu birkaç genç Türk mühendis, önce Türk Hava Kurumu Uçak Fabrikası’nın tasarım ofisinde kısa bir staj gördüler, akabinde 1945’te KA Birleşik Devletler Boeing Uçak Fabrikası’na staja gönderildiler. Bir sene sonra THK Uçak Fabrikası’nda çalışmak üzere döndüler.” şeklinde yer bulmuştur.

134 sayfadan oluşan, renkli ve kuşe kâğıda basılı eserin genel satış ve dağıtımı yapılmadığından ulaşmak maalesef oldukça zor.

Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği’nde Politik, Kültürel ve Basınla İlişkiler Sekreteri olarak görevli olan Ewa Horoszewicz’den edinilen bilgiye göre kitabın ilk baskısı tükenmiş olup; bu yıl içinde tekrar basılması planlanmaktadır.

Umarım en kısa sürede meraklıların ve ilgililerin ulaşabileceği tekrar baskısı olur.


Posted

in

,