Körfez: Bir Rüyanın Sonu mu?

5 Haziran 2017 sabahı ajanslara düşen bir haber, dünya genelinde büyük yankı buldu.

Suudî Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn, Katar’la olan diplomatik ilişkilerini kestiklerini bildirmişlerdi. (Bu dört ülkeye daha sonra Yemen, Libya ve Maldivler de katıldı)

Bu sansasyonel gelişme bununla da kalmamış, söz konusu devletlere ait havayolu şirketlerinin Katar’ın başkenti Doha’ya yapılan uçuşları da 6 Haziran 2017 tarihinden itibaren durdurulmuştu.

Daha da ötesi, bu devletler, 5 Haziran’ı 6 Haziran’a bağlayan gece yarısından (UTC saati ile) itibaren hava sahalarını Katar’a kapatmıştı. Bu karar, Qatar Airways’in özellikle batıya doğru yapılan uçuşlarında yolculuk süresinin uzaması anlamına geliyor.

Neticede, Körfez’in üç parlak havayolu şirketi, Emirates, Etihad ve Qatar Airways, kendilerini bir anda son derece gergin bir uluslararası ilişkiler gündeminin tam ortasında buluvermişlerdi.

Basra Körfezi’ndeki hava sahasının devletler arasındaki paylaşımı

Katar ile ona cephe alan dört ülkenin havayolu ulaşımı açısından ilişkisine bakıldığında, Qatar Airways’in bu işten ciddi bir zarar göreceğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

Günlük bazda Qatar Airways’in Birleşik Arap Emirlikleri’ne 25, Suudî Arabistan’a 20, Bahreyn’e 6 ve Mısır’a 5 olmak üzere toplam 56 uçuşu iptal olmuş durumda.

Suudî Arabistan aynı zamanda, yolcu sayısı bakımından Qatar Airways’in en büyük pazarı konumunda.

Buna karşılık diğer ülkelerin havayolu şirketlerinin Doha’ya yaptıkları günlük sefer sayısı ise sadece 26.

Bir Rüyanın Sonu mu?

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Emirates, Etihad ve Qatar Airways, son yıllarda havayolu sektörünün parlayan yıldızları gibiydiler adeta.

Yüksek hizmet kalitesi, art arda filoya katılan yeni ve büyük uçaklar, ses getiren reklam ve pazarlama faaliyetleri ve işbirlikleri ve ortaklıklar, bu üç şirketi ön plana çıkarmıştı.

Orta Doğu bölgesi, THY’nin de katkısıyla adeta dünyanın bir aktarma noktası haline dönüşmüştü. Stratejilerini “transfer” yolcu üzerine kuran bu şirketler, süper-bağlayıcı (super-connector) şeklinde tanımlanmaya başlanmıştı.

Bölgenin dünya coğrafyası içerisindeki konumu, transfer stratejisini güden havayolu şirketleri için bulunmaz bir nimetti.

Amerika ve Avrupa ile İlişkiler

Bu üçlünün hızlı bir biçimde büyümesine ilk tepki, Avrupalı ve Amerikalı havayolu şirketlerinden gelmişti.

2014 yılında Lufthansa’nın kaptan köşküne oturan Carsten Spohr, Körfez’deki havayolu şirketlerinin, küresel havayolu pazarında muazzam bir değişikliğe yol açtığını belirterek, Avrupalı havayolu şirketlerinin bu yeni durumla nasıl başa çıkacaklarını öğrenmeleri gerektiğini belirtmişti.

Aynı tarihlerde gündeme gelen bir diğer husus, Körfez’deki şirketlerin ait oldukları devletler tarafından sübvanse edilip edilmedikleriydi.

American_Delta_United_Emirates_Etihad_Qatar_US vs Gulf

Emirates, Etihad ve Qatar Airways bu iddialara sert bir biçimde cevap verirken, asıl devlet yardımı alanların Amerikalı havayolu şirketleri olduğunu öne sürmüşlerdi. Etihad Airways tarafından yapılan bir açıklamaya göre ABD’li şirketler 2000 yılından günümüze toplam 70 milyar USD tutarında devlet yardımı almıştı.

Buna karşılık olarak Amerikalı taşıyıcılar ise, 2014 yılı içerisinde Körfezli havayolu şirketleri tarafından işletilen 23 ABD hattının 19 tanesi zarar ettiğini, bu hatların yarıdan fazlasında, zarar oranının %20’nin üzerinde gerçekleştiğini ve üç taşıyıcının toplam zarar oranının %14,4 mertebesine ulaştığını iddia etmişlerdi.

Amerikalı havayolu şirketlerinin tepkileri ve sert duruşları 2016 yılının başlarında bir adım öteye daha gitmiş ve Delta’nın Atlanta-Dubai ve United’ın Washington-Dubai seferlerini durdurmasıyla birlikte, ABD ile Körfez ülkeleri arasında direkt sefer yapan hiç bir Amerikalı taşıyıcı kalmamıştı.

Etihad Airways’in Ortaklıkları

Mücadele zamanla Avrupa’da da şiddetlenmiş, Etihad Airways’in inorganik büyüme stratejisinin ilk ve en önemli adımlarından bir tanesi olan airberlin ile olan ortaklığı dava konusu olmuş ve 30 Aralık 2015 tarihinde, söz konusu şirketlerin codeshare uçuşlarıyla ilgili bir karar alan bir Alman mahkemesi, 31 hatta yapılmakta olan codeshare uygulamasının iptaline hükmetmişti.

Etihad Airways Partners (2016)

2016 yılı sonuna gelindiğinde ise Etihad Airways, özellikle Avrupa’daki yatırımlarını gözden geçireceğini açıklamıştı. Zira Etihad’ın Avrupa’daki yatırımlarından 2,5 milyar Euro civarında zarar ettiği öne sürülmekteydi. Bu gelişmeler aynı zamanda, şirketin kuruluşundan itibaren başında olan James Hogan için de ayrılış sinyalleri anlamına geliyordu.

Petrol Fiyatlarındaki Düşüş

Körfez’deki üçlüyü olumsuz yönde etkileyen bir diğer gelişme, petrol fiyatlarında 2014 yılının ortalarından itibaren başlayan düşüş eğilimi oldu.

Bu şirketlerin yolcu portföyünde önemli bir yere sahip bulunan ve gelirleri temel olarak petrole bağlı olan First ve Business Class yolcularının uçak biletine eskisi kadar kolay para harcamamasıa, hem gelir hem de kârlılıkta ciddi düşüşlere yol açtı.

Emirates’in 2016 yılı Nisan-Eylül dönemindeki kârı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %75 oranında azaldı.

Emirates’in 2008-2017 yılları arasındaki faaliyet kârı

Şirketin yıllık bazdaki faaliyet kârı da sert bir biçimde düşerek, 2008-2009 küresel mâlî kriz dönemindeki seviyeye geriledi.

Düşen petrol fiyatları sebebiyle rakip havayolu şirketlerinin çok daha agresif bir fiyatlama yapması sonucunda artan rekabet sebebiyle bilet fiyatlarını düşürmek zorunda kalınması da, gelir ve kâr kaybındaki bir diğer etkendi.

Elektronik Cihaz Yasağı

Tüm bu hengamenin üzerine, ABD tarafından uygulanmaya başlanan elektronik cihaz yasağı geldi.

21 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe giren uygulama çerçevesinde, sekiz ülkedeki on noktadan Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) yapılacak uçuşlarda yolcuların uçak içerisine, cep telefonları ve tıbbi cihazlar hariç, diğer bütün elektronik cihazları almaları yasaklandı.

Özellikle Emirates ve Qatar Airways bu yasaktan hissedilir bir biçimde etkilendi. Hatta Emirates, hem de yaz sezonu başlarken, ABD uçuşlarından bir kısmını iptal etmek zorunda kaldı.

IATA, Orta Doğu ile ABD arasında Mart ayında kilometre/yolcu geliri olarak ölçülen trafiğin yıllık bazda yedi yıllık bir aradan sonra ilk kez düştüğünü açıkladı.

Sonuç

Havayolu Sektörü Yolcu Sayısı ve Dışsal Şoklar

Havayolu sektörü küreselleşmenin ana motorlarından bir tanesi.

Sektör buna bağlı olarak, dışsal şoklara son derece maruz bir yapıya sahip.

Dolayısıyla, Körfez’deki havayolu şirketlerinin özellikle son bir – iki sene içerisinde art arda karşı karşıya kaldıkları sorunlar, bölge havacılığı açısından hiç de iyi sinyaller vermiyor.

Bununla birlikte şunu da hiç bir zaman unutmamalıyız ki, dışsal şoklardan kısa vadede olumsuz bir biçimde etkilenen havayolu sektörü, uzun vadede ise her zaman olumlu bir eğilimin içerisinde olagelmiş.

Kim bilir belki de bölge üzerindeki bulutlar kısa sürede dağılır ve şirketler toparlanarak yine önceki yıllardaki gibi hızlı bir biçimde büyümeye devam ederler.

Comments

2 responses to “Körfez: Bir Rüyanın Sonu mu?”